• Çarşamba yağıp yağabilecek en kuvvetli yağmurun altında kaldım ve ben ıslanırken yağmuru romantize edebilecek edebi kaleme sahip değilim. Arkadaşıma müthiş bir tatlı tattırdım, eski bir arkadaşımın bana attığı beklenmedik bir mesaj hakkında konuştuk ve dedim ki, "Her insanın bir ötekinde maalesef ki bir vadesi var. Beni geride bırakmak ona iyi geldi.". Bu cümleyi kurduktan sonra büyüdüğümü anladım, ben hayatımdan çıkan insanları suçluluk prangasıyla kendime bağlamıyorum artık dedim. Yağan yağmur feleğimizi şaşırtmışken turistler gibi işkembeden sallama bir gramerle ingilizce konuştuk. Benimle gurur duyduğunu söyledi, gerçekten aksanım güzelmiş. Tevazuya bayılırım, eh işte biz de boş adam değiliz dedim yarım ağız. Vapur seferleri iptal edildiğinden Marmaray'a bindik hava kararınca, bir Erzurum'lu olarak kendimi raylara atmamak için çok zor duruyorum tut beni şakası yaptı. Güldüm ama ciddiye al dedim kendime, senelerin arkadaşlığı, beş günlüğüne geldiği tatilinde böyle bir leke bırakmak istemedim. Sirkeci'de indik, gideceği yöne giden tramvayın durduğu yere ellerimle bıraktım ve bak şuradan gelene bineceksin diye de sıkı sıkı tembihledim. Tramvayda ardı ardına aynı şarkıyı dinledim fakat, kızmayın şekerler, hangisini dinlediğimi biraz bile hatırlamıyorum. Şükür ki, tramvaya bindiğini gözlerimle gördüm de ben de kendi yoluma baktım. Tramvaydan otobüse aktarma yapacağım her seferde Beşiktaş meydana giden onca insana şaşırmadan edemem, pek bir esprisi de yok ne diye gidiyor bu kadar dantel bu can pazarına derim sürekli. Argo kelimelerin boğaz çakramı etkilediğini öğrendiğimden beri öylesine gözüken ama anlamı ağır olan kelimeler söylemeyi alışkanlık haline getirdim (Bkz: dantel, poşet, zıpzıp). Ertesi gün, ki bu perşembe olur, yine ağır aksak bir hava olduğundan Ortaköy'e gideyim dedim kendi kendime. Kulaklığımın teki yine ve YİNE bozulmuşken cesur bir kalkışma gibi gözüküyor ve pek tabii öyle de fakat zorlu yaşam koşullarına alışamayan hiçbir matador zengin olamaz ilerde, benim de kendi çapımda yürüttüğüm bazı trenlerim var. Dönüş yolunda iğrenç balık pazarının kokusuna maruz kaldım, bayılmak gibi bir ferihalığa düşemeyeceğim için hızlı hızlı geçtim oradan. Cuma günü ise, aynı arkadaşımla yeniden buluştuk ve onunla beraber Eminönü'nden vapura bindik. Vapurdayken ve yanımızdaki iki küçük çocuk annelerine anlamadığım bir dilde heyecanlanarak bir şeyler anlatırken hayatı bir daha mı yaşayacağız be diyerek Teoman'ın İstanbul'da Sonbahar şarkısını mırıldandık beraber. Bu benim yapabileceğim maksimum yazarlık tavrıdır dostlarım, ben ulu orta göstermeyi seven biri değilim en nihayetinde. Haftanın yetmiş beş günü olduğu gibi bir kere daha Üsküdar'a gittim ve favori mekanlarımın hepsini teker teker arkadaşıma gösterdim. Kuzguncuk yolu üzerindeki sahili övdüm iki dakika kadar, oradaki bankta biraz oturup neler olup bittiğinden konuştuk. Boğaz kenarındaki yalıların önünden geçtik, buralarda oturabilmek için tam olarak kiminle evlenmem gerekiyor yetkililer nerede şakası yaptım bir kere daha ve hayır, asla usanmadım. Yolda giderken bir paket sigara aldı, çakmağını ona ben hediye ettim. Birkaç ara sokağa soktum ve bak şuraya geç de fotoğrafını çekeyim cümlesiyle başlayan elli tane monologa girdim . Tatlısını bir kere yiyip beğenmediğim bir yere çay içmek için bir kere daha oturttum, sigara içmeyi kendime zerre yakıştırmasam da onun merakını gidermek için bir tane içtim ama dehşet rahatsız hissetmemle ve bunu bir görev bilinciyle yapmamla dalga geçti bir on saniye kadar. Mazur gördüm çünkü ben baya iyi biriyimdir özümde. Dönüş yolunda ettiğimiz sohbeti daha şimdiden çok özlüyorum, vapura bindik yeniden ve o yine çok şaşırdı. Tramvaya bindik sonrasında ve kalabalık olmasını kaldıramadı, en ufak ondan tarafa gelen kişiye karşılık kulağıma yaklaşarak dünyanın lafını etti. Güldüm ve dedim ki, İstanbul'u ciddiye alacaksın demiştim. Sonra görece uzun bir şekilde sarılıp onun inmesi gereken yerde gidişini seyrettim ve önündeki hayatı en güzel şekilde oyalaması için küçük dualar ettim içimden. Onu özlüyorum, yalnızca birkaç gün oldu demeyin, yakın zamanlarda dilim her geçen gün daha da bağlanırken düşüncelerimin kaynağına ve ben eskisi kadar anlatmadan yaşamayı hedef bilmişken fütursuzca konuşup anlaşabileceğim birinin varlığını yanımda hissetmenin rahatlığını çok kısa bir süre deneyimleyebildim. Şimdi birçok konuda birçok kişiyle rahatça ve aynı frekansı yakalayabileceğimize gönülden inanarak konuşuyor olsam da eskiye duyduğum tumturaklı özlemin façası gün geçtikçe sivriliyor. Sivriliyor ve doğruluyor değer bildiklerime, ben bazen 2021'in doğmakta geciken güneşinde takılı kalmayı ve sonsuza kadar bitmesini beklediğim o gecenin şafağını tekrar tekrar yaşamayı diliyorum. Ne ötesinde ne de berisinde, bir an. Sadece küçücük bir an ve ben tozlaşmanın kanununu kendi kemiklerimle kazımak istiyorum.
dec 4 2023 ∞
dec 15 2023 +