|
bookmarks:
|
main | ongoing | archive | private |
İnsanın insana düşkünlüğü ne garip değil mi? Benim yaratılışımdaki o mine çiçeğinin yaprağında dağların dibinden yürümekle yükümlü olduğum mu yazıyor? Ben farkı kestiremem, kulaklarımın ardında beni bekleyen meleklerin benim iman tahtamdan haberi yok.
Uçurtmamın ucunun diğerleriyle ne alakası var İbrahim, bende o baltayı kaldıracak bileğin olmadığını hangi yıldızdan öğrendin?
Gidiyorum uzaklara ama korkma ortadan ikiye bölemem ben denizi, şairlik ya da peygamberlik yok kanımda. Hem inançlıyımdır, Allah ile ters düşme niyetinde de değilim. Sadece, bilirsin ya, kimsesiz olduğunu düşünme hissi yalnız İsa'ya özgü bir karın ağrısı değil ve ben de payıma düşeni nefsime yedirdim çoktan. Peygamberlerin kavmine giremeyişimin, ulvi hiçbir işaret barındıramayışımın sızısıdır bu. Allah beni dinliyor, ağlayışımın kendiliğinden hafiflemesiyle anlıyorum bunu. Duyuyor, cevap vermiyor ama ya beni sevmiyorsa? Ya yeryüzüne bıraktığım kalemlerin mürekkebini beğenmiyorsa?
Ben bir başıma dolaşırım caddelerin trabzanlarında, ben kül olmaya çalışmakla bir ömür harcayanım. Beni insanlar işitemez, ben balıklarla konuşmayı hikmet sayan o karadeliğim, saman kağıtlarımdan dahasını alamazsın sinemden. Yazarım ama yaşayamam, bende senin sabrının zerresinin esamesi okunmaz. Metruk notlarıma el uzatma, aman diyeyim, hayat alevini yaklaştırma küçük kosmoslarıma. Bırak silineyim, nefesimin ciğerlerime borcu varsa da bu benim ruhumdan ötedir, silineyim ki var olduğumu kanıtlayayım bu çukurun yosmalarına. Silineyim, söz sevineceğim.
Yalnızlıktan sığınacağım o taraçayı önüme getir, beni suyun rüyalarla çağladığı o tepeye götür Yusuf. Ben de bir kuyunun karnından çıktım yola, biz seninle aynı yazgıyı işledik. Sırtımda, onüçüncü omurumda eğil ve doğrul yazıyor. Tanıdık gelir, sen de aynı yerden medet umdun. Hatırlarsın, biricik peygamber, hatırlarsın ki biz benzer kaybedişlerle yan yana yazıldık.
Beni anlarsın, hep anladın, anlamak gizli kefendir senin bağrında. Anlarsın.