- minnesota multiphasic personality inventory (minnesota çok yönlü kişilik testi): profesyonel kişiler tarafından,kişilik ve psikopatlık eğilimlerinin test edilmesinde kullanılan bir test yöntemi. fbi gibi kurumların "gizli" ve "çok gizli" olarak nitelendirdiği vakalarda, bu kurumlarla işbirliği içerisinde kullanılır.

- rorscach testi: aynı zamanda mürekkep testi olarak da bilinen, mürekkep lekeleri kullanılarak deneklerin algılarını test etmek için kullanılan bir testtir. testin adı, yaratıcısı i̇sviçreli psikolog hermann rorschach'tan gelmektedir.

- duxelle: mantarların, mantar köklerinin, soğanların ve bazı baharatların ince ince kıyılması ve yağ eşliğinde sotelenip, hamur kıvamına getirilmesiyle yapılan bir aperatif. dizide bu aperatif, sos olarak kullanılmıştır.

- en papillote: yemekleri bazen parşömen kağıtlar, bazen de alüminyum folyo içerisinde fırınlayarak pişirme yöntemi.

- cabernet sauvignon: dünyanın en çok tanınan şarap üzümü çeşitlerinden biri. hemen hemen şarap üretilen her ülkede yetiştirilir.

- tyromancy: peynirler üzerindeki desenlere bakarak geleceği görme sanatı.

- df (direction finding) sweep: yer bulma işlemleri için kullanılan eski bir telsiz tarama sistemi.

- peynir küfü (fromage): fransızca'da "şerefe" yerine kullanılıyor.

- le trou normand: yemeğin tam ortasında, ağızdaki tadı değiştirmek için bir shot calvados elmalı brandy içilmesi işlemine verilen isim.

- çözülme (disassociation): normalde kişilikte bütünleşen ve bireyin kimlik-benlik duygusunu oluşturan belli fikirlerin, duyguların, algıların, bilgilerin, kimliğin, anıların, arzuların, vb. kişiliğin geri kalanından ayrılmasıyla; ya da bilincin travmatik veya acı verici çağrışımlardan uzaklaşmasıyla (h. s. sullivan) tanımlanan bir tür savunma mekanizmasıdır.

- tepki bozukluğu sendromu (spatial neglect): beyin rahatsızlıklarıyla birlikte oluşan; tepki ve cevap verme gibi yetileri aşırı derecede etkileyen bir sendrom.

- cotard sendromu: cotard sendromu yaşayan biri tarafından kendisinin ölü olduğu iddiasıdır. cotard’ı olanlar sıklıkla kendilerinin ve dünyanın varlığından şüphe duyarlar. bu sanrılara sıklıkla (paradoksik şekilde) intihar girişimleri ve düşünceleri eşlik etmektedir. genellikle, cotard sanrısında gerçek dışılık hissi, görsel tanıma zorluğu ve kişinin bedeninin çürüdüğü ve kötü koktuğu inancı vardır. cotard sanrısının nedeniyle ilgili olarak araştırmacılar arasında uyuşmazlık vardır. bazı araştırmacılar bunu bir muhakeme bozukluğu olarak görmektedir.

- columbian necktie (kolombiya kravatı): gelmiş geçmiş en korkunç infaz yöntemlerinden biri. dizide kullanılan öldürme şekli.

- frenektomi: dudak ve yanak kas bağlantılarının cerrahi müdahale ile alınması.

- epidural (anestezi): genellikle doğum sırasında kullanılan, belli bir noktanın kateterler yoluyla uyuşturulması şeklinde gerçekleştirilen bir anestezi türü.

- relevés: bir bölüm adı,türkçesi olmayan bir kelime. fransızların 12 aşamalı yemek menüsünde, ana yemekten önce, aynı zamanda ilk bölümün adı olan entrée'den sonra sunulan bir öğün.

- saşimi: japonya'ya özgü geleneksel bir balık yemeği. i̇nce dilimlenmiş, çoğunlukla deniz mahsülü çiğ et ile yapılır.

- otomatizm: iradeden bağımsız olarak ve hatta kimi zaman bilincin dışında gerçekleşen, kendiliğinden bir faaliyettir.

- sel fou: aptal tuzu olarak da bilinen, fransa kadınlarının alamet-i farikası sayılan bir tuz şekli.

- hassun: çoğu kaynakta japon yemek kültürü kaiseki'nin ikinci öğünü olarak geçiyor. genellikle mevsimsel temaların işlendiği hassun öğünü; daha küçük, yan öğünler olarak servis ediliyor.

- yarı ömür: yarı ömür, genel olarak, azalmakta olan bir maddenin baştaki miktarın yarısına düşmesi için gereken zaman. bu zaman t1/2 olarak gösterilir. birimi zaman birimidir.

- glasgow gülümsemesi: "asabiyetin en üst sınırının alkolle buluştuğu noktada, kesici bir alet yardımı ile karşıdakinin dudak köşeleri, sanki gülümsüyormuş havası verilerek, kulakları ile birleştirilir. olayın üstünden, kafi miktarda süre gecmesinden sonra, yara izi hakikaten de bir gülümseme gibi durur."

- kabuki: popüler bir japon draması türü.

- occam süpürgesi (occam's broom): psikolojide, gerçeklerin hasır altı edildiği, syndney brenner tarafından bulunan bir konsept.

- aziz peter'ın reddedişi: bu reddediş, hz. isa'nın havari peter tarafından üç kez reddedilişine göndermede bulunur.

- lazarus: incil'e göre lazarus, kızkardeşinin yalvarması sonucu hz. i̇sa tarafından diriltilir.

- mor kush (purple kush): genelde terapi için kullanılan bir marijuana çeşidi. dünyanın en güçlü 10 ganja türlerinden biridir.

- dnr (do not resuscitate - hayata döndürmeyin): amerika'da var olan bir hak. ağır hastalar, durumları ağırlaştığı anlarda hastanede kalplerinin durması halinde istemezlerse doktorlar onlara hayata döndürme müdahalesi yapmıyor.

- lobotomi: bir cerrahi işlem. beyindeki ön lobların uçlarındaki prefrontal korteks bağlantıların kesilmesi sonucu uygulanır. ciddi yan etkileri olmasına karşın yirmi yıldan uzun bir süre boyunca psikiyatrik rahatsızlıklar için kullanılmış bir yöntemdir.

- coq gaulois: fransızların ortaçağ'dan bu yana en büyük sembollerinden biri olan galik horozu üzerinde taşıyan madeni para.

- mukozuke (2x05): mevsimsel saşiminin doğranması suretiyle yapılmış bir yemek.

- irokualar: kanada'da güney quebec ile güney ontario'da, abd'de new york, wisconsin, oklahomave kuzey karolina) eyaletlerinde i̇rokua dillerini konuşan 6 kabilenin (mohavklar, oneydalar, onondagalar, kayugalar, senekalar, tuskaroralar) 16. yüzyılda ya da daha önce oluşturduğu kızılderili birliği.

- futamono : kapaklı bir yemek, genelde çorba olarak servis edilir:

- varisli filiz: burada güzel bir kelime oyunu var. bu tabirin normal hali "varicosis vein", yani "varisli damar"dır (varis bir bacak hastalığıdır). hannibal dizide "varicosis vein" deyine "varicosis vines" (bildiğimiz vine) diyerek espirinin gözüne vurmuş.

- leda: zeus'un eşlerinden biri.

- yamyam hannibal (hannibal the cannibal): kitapları okuyan ve filmleri izleyenler için bu bir milattır. hannibal lecter'dan yakalandıktan sonra medyada ve fbi'da yamyam hannibal diye bahsedilirdi.

- "lanet olası kaygan hayat.": bu replik ve öncesindeki diyalog direkt olarak red dragon'dan (kızıl ejder) alınmış. bilmeyenler için kızıl ejder hannibal serisinin kitaplarından biridir.

- diyatom: tek hücreli yosun türü.

- yakimono : kapaklı bir yemek, genelde çorba olarak servis edilir.

- "mazel tov!": ibranice'de "iyi şanslar/tebrikler" anlamına gelen ifade.

- skopolamin: bir kişiye istediğinizi yaptırmaya yarayan ve bu yönüyle de aşırı tehlike arzeden uyuşturucu.

- su-zakana: genellikle "tabağı temizlesin" diye yenilen, sirke temelli küçük porsiyonlu bir yemek.

- truite saumonée au bleu: kelime anlamı "mavi alabalık". hannibal çok güzel söylüyor diye böyle bıraktım.

- "kendi öfkesine cevap verebilen bir insandan daha vahşi bir hayvan yoktur." - bu söz yunan filozof plutharkos'a ait.

- tier: almanca'da "hayvan" anlamına gelir.

- naka-choko (2x10): bir başka damak temizleyici. asitli bir çorba çeşidi olabilirmiş mesela.

- lomo saltado: hani evde böyle kavurma yaparız, yanına pilav, işte cacık falan. hah, bu yemek de onun tabakta soğan, domates, pilav, patates kızartması olan versiyonu. biftekten yapılıyor bir de farklı olarak. peru yemeğiymiş, güzelmiş.

- uzun domuz (long pig): avrupalı kaşifler ve koloniciler, evlerine dönerken karşılaştıkları yerlilerle alakalı yamyamlık hikayelerini de beraberinde getirirlermiş. kolombiya'da ve polonezya adaları'ndaki marquesas adaları'nda, insan etine "uzun domuz" denirmiş.

- "sen zencefili doğra." (you slice the ginger.): açıklayayım: hannibal bunu will'e söylerken freddie lounds'a atıfta bulunuyor, çünkü "ginger"ın diğer anlamı "kızıl saçlı kişi".

- gurman: her şeyi yiyen, yedikten sonra kalitesini belirleyen kişidir. gurmeden farkı şu; her gurme, kelime anlamı "obur" olan "gurmanlık" özelliğine sahip olmak zorundadır; fakat her gurman kişi gurme olmak zorunda değildir.

- armangac: fransa'nın armagnac bölgesinde bu bölge bağlarından imal edilen konyak. rengi normal konyaklardan biraz daha koyu olur. iyi bir armagnac'ı anlamak için birkaç damlasını avucunuza damlatıp 2 elinizi birbirine sürttüğünüzde menekşe kokusu almanız gerektiğini söylerler.

- klavsen: piyanonun atası olan bir enstrüman olarak bilinmekle beraber; piyano ile tek benzer yanı, iki enstrümanın da klavyeli çalgılar olmasıdır. fakat mekanizma, ses rengi ve çalış tekniği yönünden birbiri ile pek ilgisi yoktur.

- scold's bridle: cadının dizgini diye çevrilebilir. genelde kadınlar üzerinde kullanılan, eski bir işkence aleti.

- tekerleme: bölümde bir çocuk ninnisi/tekerlemesi var. türkçe karşılığı tam olarak yok açıkçası; o yüzden ben de uyarlanmış hali:

"i̇ğnem düştü yakamdan, kedi geldi arkamdan, gelme kedi gelme, annem bakıyor balkondan"

- "kuzuyu yaratan mı yarattı seni?*" : william blake'in "the tyger" adlı şiirinden bir alıntı.

- frankenstein'ın gelini* : frankenstein'in yaratığı ona eş olsun diye dişi bir canavar yaratmasını ister. eğer yaratırsa şehirden uzaklaşıp insanlara saldırmayacağını söyler.

- perde: hristiyanlık inancında "perde", insanın tanrı ile olan iletişimini simgeler. perdenin arkasına girmek, insanoğlunun tanrı ile buluşması anlamına gelmektedir. buradan yola çıkarak, hannibal, tanrı olarak resmedilmiştir.

- scientology* : scientology, abd'li bilim kurgu yazarı l. ron hubbard tarafından geliştirilen bir inanç ve buna bağlı uygulamaların bulunduğu bir inanç akımı. başlarda hubbard tarafından kişisel gelişim için hazırlanan bir felsefe iken daha sonra bir dini akıma dönüşmüştür. scientology, scientology kilisesi'nin dinini tanıtmak ve yaymak için kullanmaya çalışmaktadır.

- aktifleştirilmiş kömür: aktif kömür de denilen ihlamur ve söğüt gibi yumuşak odunlu ağaç parçalarının karbonlaştırılmasıyla elde edilen ve yüzeylere tutunabilme özelliği nedeniyle zehirlenme olaylarında zehirli maddenin üzerini kapatarak ve toksini emerek ince bağırsaktan kana geçmesini, emilmesini engellediği için panzehir olarak kullanılan madde.

- talihin maskarası: benvolio'nun romeo'ya, eğer prens onu yakalarsa öldüreceğini söyledikten sonra söylediği söz. orijinali: "o! i am fortune's fool!" (3.1.133)

- bir yara izi ne kadar kızarabilirse: yara izleri, normal deri gibi davranamadığından kızaramazlardan yola çıkarak, francis'in (ejder) hislerini anlatmakta zayıf olduğunu gösteriyor.

- "i̇ki ruh göğsümü mesken bellemiş. birisi, kardeşini terk etmek için harp ediyor. yazık.*": johann wolfgang von goethe, faust: first part'ından alınan bir dize.

- ding dong, ejder öldü.* : 1939'da çekilen the wizard of oz filminden "ding-dong! the witch is dead" repliğinin uyarlanmış hali.

- "şeytanı tutan her kimse, bırakın iyi tutsun yoksa ikinci seferinde yakalanmaz."* : johann wolfgang von goethe, faust: part 1'den alınan bir dize.

- "hiç kimsede, insanın, dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur."*: incil'den bir alıntı. yuhanna 15:13

dec 28 2022 ∞
feb 2 2023 +