|
bookmarks:
|
main | ongoing | archive | private |
22 ocak,
beyaz geceler'i gece bitirdiğim şimdi buraya hoşuma giden birkaç alıntıyı bırakacağım.
- Yoksa o, bir anlık da olsa, senin gönlüne yakın olsun diye mi yaratıldı?
- Ama o an geçer ve belki de ertesi gün, daha önceden olduğu gibi, yine aynı düşünceli ve dalgın bakışla, o aynı solgun yüzle, hareketlerdeki o aynı boyun eğmişlik ve çekingenlikle ve hatta vicdan azabı, hatta bir tür ölgün bir keder ve geçici canlanmanın verdiği sıkıntının izleriyle karşılaşacaksınızdır.. Ve üzülecek, bir anlık güzelliğin böyle hızla, böyle geri dönülmez biçimde solmasına, önünüzde böyle yanıltıcı ve boşuna parlamış olmasına, hatta onu sevecek kadar vakit bulamamış olmanıza bile üzüleceksinizdir..
- ''Kalbim içimde konuşup dururken susmayı beceremem ben.''
- Ve hayalperest boş yere, külleri karıştırır gibi eski hayallerini karıştırır, o küllerde bir kıvılcım olsun bulmaya çabalar; onu üflemek, soğuyan kalbini canlanan ateşle ısıtmak ve ondaki daha önceden tatlı tatlı gelmiş, ruhu huzursuz etmiş, kanı kaynatmış, gözlerden yaşlar akıtmış ve kendisini görkemli biçimde kandırmış olan şeyi tekrar diriltmek için.
- Sözgelimi, işte burada bundan iki yıl önce, tam bu vakitte, bu saatte, bu kaldırımda yine tek başıma, yine sefil, tıpkı şimdiki gibi yürüdüğünü hatırlıyor insan! Ve o zaman da hayallerin hüzünlü ve yaşamanın eskiye göre daha iyi olmasa da hem daha kolay, hem daha rahat olduğunu, şimdi üzerine yapışan bu kara düşüncenin o zaman olmadığını hatırlıyor insan; bu vicdan azaplarının, gece gündüz rahat vermeyen karamsar, iç karartıcı azapların olmadığını.
- ''Size kendi hikâyemi anlatmak istiyorum, hiçbir şeyi gizlemeden, ama siz bana sonra bir tavsiyede bulunacaksınız.''
- ''Sözümü kesmeyin, yoksa, herhalde, şaşırırım ben.''
- “Size yazıyorum. Sabırsızlığımı hoş görün; ama bütün bir yıl mutlu bir umut besledim; şimdi bu kuşku dolu günlere dayanamadığım için suçlu sayılır mıyım? Kim bilir, geri döndünüz ve belki de, beklentileriniz değişti. O zaman bu mektup size sitem etmediğimi ve sizi suçlamadığımı anlatacaktır. Sizi kalbinize söz geçiremediğiniz için suçlamıyorum; benim de kaderim böyleymiş. “Siz asil bir insansınız. Siz benim sabırsız satırlarıma gülmez ve onlardan rahatsız olmazsınız. Unutmayın ki, onları zavallı bir genç kız yazıyor, yalnız, ona öğretecek, yol gösterecek kimsesi yok ve kalbini dizginlemeyi hiç başaramamış. Ama beni ruhuma bir an için bile olsa kuşku girdiği için hoşgörün. Siz sizi sevmiş ve seven birini suçlamayı aklınızdan bile geçirmezsiniz.”
- Gündüz hüzünlü, yağmurlu, ışıksız, tıpkı beni bekleyen yaşlılığım gibi geçti. Beni böyle tuhaf düşünceler, böyle karanlık hisler boğar, benim için açıklanması imkânsız sorular kafamda dolanıp durur – ama nedense onları çözmek için ne gücüm ne isteğim vardır. Bütün bunları çözmek de bana mı kalmış.
- Matryona’ya baktım.. Bu hâlâ şen, dinç bir ihtiyardı, ama neden bilmiyorum, birden bana gözlerinin feri sönmüş, yüzü kırışıklıklarla kaplı, kamburu çıkmış, dermansız göründü... Neden bilmiyorum, birden odam da, tıpkı ihtiyar gibi yaşlanmış göründü bana. Duvarlar ve zemin renksizleşti, her şey kir pas içindeydi; neden bilmiyorum, pencereye baktığımda, bana öyle geldi ki karşıda duran ev de yıpranmış ve kararmıştı kendince, sütunlardaki sıvalar kopmuş ve dökülmüştü, kornişler kararmış ve çatlamıştı, canlı, koyu sarı duvarlar leke lekeydi..