15 ocak,

Kuma saklı dikenler

Kalbimin boğulduğu yerden başlayalım. Tekrar tekrar sonra. Ne yapacağımı bilemediğim, sıkışacak bir yerimin bile olmadığı yerden. Sesler karışsın, dinlemeyi bırakıp bakınmaya başladığımızda görecekmiş gibi bir şeyleri, yavaşlayalım.

Kendimi gömdüğüm adalardan esiyorum. Az titreyerek, çok unutarak. Kendimi düşürüyorum yere. Ne öğrenmiştim kendimden? Kırılmadığımı. Kendimi kedilere sarıyorum, bu göçü çiziksiz atlatamayacağım.

Çok deforme sözlerimle herkesin karşısında kadınım da, ben isterdim ki çocuk olayım. Sesimin çirkinliğini önemsemeyecek olayım. Dizlerim yaralı olsun, gülümseyeyim. Ağzıma öfkeniz dolsun da, iğrenmeyi bilmeyeyim.

Yalnızlığının kıymetini nasıl anladın diye soracak gibi oluyorlar. Sorsalar ne güzel susacağım. Ah, sorsalar, uzaklara bile bakmayacağım. Biraz rahatlayacak içimde çırpınan vahşi. Beceremiyormuş gibi gülümseyeceğim.

Olamadığım biri gibi. Geçici bir gerçekle yüzleşe yüzleşe. Rengimi sağa sola sıçratarak ve tekrar tekrar sonra. Kalbimin boğulduğu yerden başlayalım. Hiçbir duvara yaslanamadığım yerden. Orada bir kurbağa olsun, gidemeyeyim.

Bu bana kaderimden de öncesinden kalma. Bu benim adımdan bile eski. Bu, tüm seslerin anlamsızlığından da eski. Bu o kadar eski ki, artık ayakta duramıyor. Artık yığılıyor. Artık, bir şeylerin artığı gibi. Tortusundan kendini tanımlamaya çalışıyor.

Ellerimin kıymetini bilmek üzerine konuşalım biraz da. Hiç sebepsiz kendini sonlandırabilecek ellerimden bahsedelim haydi. Büyük bir poşeti patlatmaktan delicesine keyif alacak çocuk ellerimden. Kendimden korktuğum anları parlatalım.

Sonra zaman zaman parıldayan gözlerim. Zaman zaman kan oturmuş. Zaman zaman dönüyor. Zaman zaman aşık gibi bakıyor. Kim ki yanımdaki diye bakıyor. Bakıyorlar, ellerime. Kaç kuşu yaşatamamış beceriksiz ellerime.

Beni kim kutsayacak? Benim bahanem hangisi olacak? Lekelerim, çillerim, saplanan bıçakların gölgeleri, kabullenmişliğimin hıçkırıkları arasında; beni kim susturacak? Geçti diyen bir ses de istemiyorum. Geçip gideniz izlemek zorunda kalmayacağım bir duvarım olsun. Yeter.

Ruhsuz sırtımda gezinen akşam esintileri. Yüzlerce ağaçtan süzülüp de gelmiş acılı nefesler. Kalbime durmaksızın abanan kimin ninnisi? Onlar yakıştırdılar, bu oldum. Onlar yakıştırmadılar, bu oldum. Ne olacağımı bilemedim, bu oldum.

Beynim topallıyor. Kendim oldum en sonunda. Gerisini beceremedim. Gerisi gereksiz geldi. Gerisi geride kaldı.

- sana sevdiğim bir yazı bırakıyorum, selen papur'dan.

jan 15 2025 ∞
jan 15 2025 +