• aslında bu durum, bir yerde istenmediğini hisseden herkesin duyumsayacağı kadar içini acıtsa da ruhunda büyük yaralar açmıyordu.
  • söylemeye cesaret edememiş ve bu durum bilincine yanısır yansımaz felce uğradığını ve artık düşünemediğini hissetmişti.
  • düşmüştü artık, bundan geri dönüş yoktu, kalkmaya gönlü de yoktu, hatta gelip kaldırsalar bile kalkmayacaktı.
  • sanat galerilerinin sanat anlayışı metropollerdeki kentsoyluların zevkine göre uyarlanmıştı. Reklam ya da Johan'ın deyişiyle ticari sanat ise, tüm imkanları seferber ederek metropollerdeki geniş halk kitlelerinin zevkine hitap ediyordu. Insanlar hayranlıkla reklamın cazibesine kapılıyorlardı. Johan'a göre mesele, bizi kapitalizmin karanlık salonuna -mecazi anlamda çeken, ancak onu ışıltı, albeni ve şaşaa gibi algılamamızı sağlayan bu derin hayranlığı anlamaya çalışmaktı. Aslında insan gözünü açıp bakarsa kavrayacaktı ki kapitalizm aynı zamanda buydu, parlak, ışıl ışıl, kıvılcımlar saçan...
  • Toplumda geleceğin habercisi konumunda olanlar, onunla hiç ilgilenmiyorlardı sanki. Aksine, böyle yapmaktan zevk alıyormuşçasına, başlarını bilhassa başka tarafa çeviriyorlardı. Elias Rukla görünmez olmuştu adeta, bu da ona acı veriyordu. Lanet olsun, diye düşündü Elias, ben sağlıklı kararlar alabilen, eğitimli, toplumsal olaylara ilgi gösteren bir bireyim. Üstelik çok kitap okudum. Değişimin başını çeken kişiler bana artık niçin hiç ilgi duymuyor, niçin selam göndermiyorlar? Evet, Elias Rukla böyle hissediyordu.
  • Geceleri bunları düşünürken asabı bozuluyordu. En fenası, kimseye söyleyecek bir sözü yoktu. Sözü ancak kendineydi. Bir çağ kapanmıştı, o ise burada oturmuş kendi kendine konuşuyordu.
  • Etrafına bir bak, diye haykırdı. Artık uzun uzun konuşamıyorsun bile, lanet olsun. En son ne zaman biriyle sohbet ettin? Bir yılı geçmiştir herhalde, diye düşündü. Sana anlamlı gelecek bir şey bulabilmek için ticari çıkarlardan oluşmuş bir kümenin arasından seçip ayıklaman gerekiyor, diye ekledi. İnsanı konuşmaktan alıkoyar bu. Bu kümeye de demokrasi adını veriyorlar. Evet, ben buna küme diyorum, böyle deyince de halkı aşağıladığımı iddia ediyorlar, diye ofkeyle geçirdi aklından. Belki de haklılar, belki de artık ben gerçekten demokrasiye inanmıyorum.
  • Derin düşüncelere dalmış oturuyor, boş gözlerle karşıya bakıyordu. Ama bu feci bir şey, diye ekledi yatmaya gitmek üzere ansızın yerinden kalkarken. Artık konuşabileceğim hiç kimse kalmadı, diyerek içini çekti.
  • söyleyecek sözü kalmamıştı sanki, hatta kendi çevresinde ve ait olduğu kültür grubundaki insanların da söyleyecek sözleri bitmiş gibiydi. Söyleşmeye teşebbüs bile etmiyordu insanlar. Karşılıklı konuşmayı, kişisel ya da toplumsal bir konu üzerine yoğunlaşarak tartışmayı, hiç değilse bir şeyin içyüzünü kavramanın getireceği anlık parıltıyı yaşamayı istemiyorlardı. Elias Rukla kendisinin de bunu başaramadığını itiraf ediyordu; konuşamıyordu artık
sep 1 2023 ∞
apr 11 2024 +