• Ömrümde hiç görmediğim bir insanın negatifi gibi gölgelerin içinde eridiğimi hissettim.
  • gittikçe küçülerek ufak, siyah bir noktaya dönüştüğümü hissettim.
  • Yorgun ve hüzünlü hissettim kendimi. Sonra, neden Doreen gibi yapmamam gereken şeyleri de yapamadığımı düşündüm ve kendimi daha da yorgun ve hüzünlü hissettim.
  • Sanki sandalyeler, masalar ve duvarlar bu ani zayıflığıma acıyarak ağırlıklarını gizliyorlardı.
  • Birinden hiçbir şey beklemeyince asla düşkırıklığına uğramaz insan.
  • İşin kötüsü, oldum olası hep yetersizdim, yalnızca bunu şimdiye dek hiç düşünmemiştim.
  • Kendimi dalların çatallandığı noktada otururken görüyordum. Ve incirlerden hangisini seçeceğime bir türlü karar veremediğim için açlıktan ölüyordum. Hepsini ayrı ayrı istiyordum incirlerin, ama birini seçmek ötekilerin hepsini kaybetmek demekti. Ve ben orada karar veremeden otururken incirler buruşup kararmaya başlıyor ve birer birer toprağa, ayaklarınım dibine düşüyorlardı.
  • acaba beni sever sevmez erişilmezliğini yitirip sıradan bir insan mı olacaktı? Buddy Willard ve ondan önceki gençlerde olduğu gibi Constantin’de de kusur üstüne kusur mu bulacaktım? Hep aynı şey oluyordu.
  • «Ben bir gözlemciyim», diyordum kendi kendime.
  • Ördek yumurtası üzerine tünemiş bir serçe yumurtasını andıran başı hafifçe arkaya kaykılmış, mutlu bir anlatımla güneşe bakıp gülümsüyordu.
  • Kalkacaktım da ne olacaktı sanki. Olmasını beklediğim hiçbir şey yoktu.
  • Başımdan hiç aşk macerası geçmemişken, hiç çocuk doğurmamışken, ölen birini bile görmemişken, nasıl yazabilirdim yaşam hakkında?
  • Yaşamımın yıllarını bir yol boyunca aralıklı olarak duran, birbirine tellerle bağlı, telefon direkleri gibi görüyordum.
  • Bir gün sonra yine yıkanmak gerekeceğine göre bugün yıkanmak düpedüz budalalıktı. Bunu düşünmek bile yoruyordu beni. Her şeyi birden ilk ve son kez yapıp kurtulmak istiyordum.
  • Sanki asıl öldürmek istediğim şey o derinin altında ya da başparmağımın altında atan o ince mavi damarda değil, başka bir yerde, daha derinde, daha gizli ve ulaşması çok daha güç bir yerdeydi.
  • çünkü kafamın içinde bir beyin olmadığını görmemek için insanın kör olması gerektiğini düşünüyordum.
  • Yoksa beni elli yıl boyunca o ahmak kafesinde hiçbir anlamı olmayan bir yaşama mahkûm edecekti.
  • Durumu ne denli umutsuzsa, o denli uzak köşelere gizlerler insanı.
  • Çünkü nerede olursam olayım -bir gemi güvertesinde, Paris’te bir sokak kahvesinde ya da Bangkok’da- hep aynı sırça fanusun altında kendi ekşimiş havamda bunalıyor olacaktım.
  • ama kafam düşüncenin ilmiğinden kayıp kurtularak boşlukta bir kuş gibi sallandı.
  • Sanki savaş ya da kıtlık gibi olağanüstü bir durum bizi bir araya itmiş ve kendimize özgü bir dünyayı paylaşmıştık.
  • Sırça fanusun içinde ölü bir bebek gibi tıkanıp kalan insan için dünyanın kendisi kötü bir düştür. Kötü bir düş.
  • Derin bir soluk alıp kalbimin eski böbürlenişine kulak verdim. Va-rım, Va-rım, Va-rım.
  • Oysa soru işaretlerinden başka bir şey göremiyordum.
may 17 2023 ∞
apr 11 2024 +