list icon

& atlas'ın yükü &

inceleme: (https://www.edebiyathaber.net/atlasin-yuku-mu-peki-ya-kendi-yukumuz-sedat-sezgin/)

bütün dünyanın, göklerin, derinliklerin yükü atlas’ın omuzlarında*: (http://www.felsefetasi.org/atlasin-yuku-hepimizin-yuku/)

inceleme: (http://xn--pandorannkutusu-flc.com/atlasin-yuku/)

"dünyanın en güçlü adamıyım ben,” dedi herakles.

"beni saymazsak...” diye ekledi atlas.

"ama özgür değilim...”

"özgürlük diye bir şey yok,” diye anlattı atlas. "özgürlük var olmayan bir ülke."*

"o evdir," dedi herakles. "eğer olmak istediğin yer evinse."*

"katlandıkça taşıdıklarım da arttı. kitaplar, evler, sevgililer, yaşamlar, hepsi sırtıma yığıldı, sırtım vücudumun en kuvvetli bölümü oldu her zaman. kendi yükümü kaldırabilirim."

"kimse doğru olduğunu hissetmediği bir şeye inanmaz. ben de kendime inanmayı bırakabilseydim keşke. geceleri uyuyorum, sabah uyandığımda yok olmayı umut ediyorum. bu hiç olmuyor. bir dizim önde, bir dizim kıvrık, dünyayı sırtımda taşıyorum."

"uzaklaşıp gitmekte ustayımdır. reddedilmek insana reddetmeyi öğretir. evimden ayrıldım, annemle babamdan, ha­yatımdan. kendime başka yerde ev ve yaşam kurdum, hem de kaç kez. kaçaktım hep. iyi de, şu yükü hissetmek neden bana dayanılmaz geldi peki? taşıdığım neydi? şimdi anlıyorum geçmişin ılgım misali eriyip gitmediği­ni. geleceğin, gözle görülmese bile ağırlığı olduğunu. bizler geçmişle geleceğin yerçekiminde yaşarız. büyük bir enerji gerektirir bu, yerçekimine karşı koymak için ışık hızında güç tüketiriz. kaçımız kendi yörüngemizden kurtulmuşuzdur? hayatı­mızı yöneten özgür irade ve kendi kendine yetme gibi süslü kavramlarla kendimizi kandırırız. kendi mucizemizi kendi-­ mizin yaratabileceğine inanır, piyangodan çıkan ikramiye ya da bay doğru sayesinde yepyeni bir dünyaya kavuşacağız diye bekleriz. eskiler yazgıya inanırlardı, çünkü herhangi bir şeyi de­ğiştirmenin herkes için zor olduğunu anlamışlardı. geçmiş­le geleceğin çekimi öyle güçlüdür ki, şimdiki zaman ikisinin arasında sıkışıp kalır. ana babamızdan kalıtım yoluyla aldı­ğımız ve bizim davranışlarımızla yeniden sahneye çıkan ka­- lıplar karşısında elimiz kolumuz bağlıdır. bu yüke katlanıl­maz."

"ortada tılsım filan yok, atlas. ağacı olduğu gibi göremedin. dünyanın değişkenliğini göremedin. bütün bu geçmiş sana ait, bütün bu gelecek senin, bugün de. farklı bir seçim yapabilirdin. yapmadın."

"doğum saatimi bilmiyorum. hangi gün doğduğum da kuşkulu. doğarken yanımda dünya getirmediğimden, kendim bir dünya kurdum."

bu kitapla kırmızı iplikle bağlandığını düşündüğüm şarkılar:

akılla bir konuşmam oldu - (https://youtu.be/4KVY2xNDzvE)

kirke denizi zehirliyor - (https://youtu.be/B_8liN3BADE)

le voyage - (https://youtu.be/Kse59ZkA37s)

seni ben ellerin olsun diye mi sevdim (https://youtu.be/ASdYQM7SrOs)

atlantis (https://youtu.be/gVAy3IZiL0s)

& tek meyve portakal değildir &

inceleme: (https://kayiprihtim.com/inceleme/tek-meyve-portakal-degildir-jeanette-winterson/)

inceleme: (https://bagdaskurangolge.wordpress.com/2017/01/30/tek-meyve-portakal-degildir/)

"benim bir teorime göre önemli bir seçim yaptığınız her seferde geride bıraktığınız parçanız yaşayabileceğiniz öteki hayatı devam ettirir."

"vaktiyle zeki ve güzel bir prenses vardı, öyle hassastı ki bir güvenin ölümü bile ona haftalarca ızdırap çektirirdi. ailesi buna çare bulamadı. danışmanlar ellerini ovuşturdu, bilgeler boynunu büktü, cesur krallar muratlarına nail olamadan dönüp gittiler. bu böyle yıllar boyu sürdü ta ki bir gün ormanda yürüyüşe çıkan prensesin sihrin sırlarına vakıf yaşlı kambur bir kadının kulübesine varana kadar. kadim varlık prensesin son derece enerjik ve becerikli bir kadın olduğunu idrak etti. "yavrum," dedi, "sen kendi alevinle yanma tehlikesiyle karşı karşıyasın."

"melanie'yle her zamanki gibi incil okuduk, sonra birbirimize efendimiz ikimizi bir araya getirdiği için ne kadar memnun olduğumuzu söyledik. uzun süre başımı okşadı ve sonra kucaklaştık, boğuluyorum sandım. sonra korktum ama duramadım. karnımda bir şeyler sürünüyordu. içimde bir ahtapot vardı."

"evden uzakta oluşumun ikinci yılında tesadüfen ona rastladım. ona baktım, durdum ve nasıl olup da bir ilişkimiz olduğunu merak ettim; oysa beni bıraktığında kanım zehirlendi sanmıştım. içimden onu silkmek, sokağın ortasında bütün giysilerimi çekip çıkararak "bu vücudu hatırlıyor musun?" diye haykırmak geldi. zaman bütün hisleri köreltir. insanlar unutur, sıkılır, yaşlanır, başını alıp gider. tarihsel olarak söylemek gerekirse, aramızda zaten pek bir şey olmadığını söyledi. ama tarih düğümlerle dolu bir sicimdir, yapabileceğiniz en iyi şey ona hayran kalmaktır ve belki de biraz daha düğümlemek. tarih sallanacak bir hamak ve oynayacak bir oyundur. bir kedi beşiği. o tür duyguların öldüğünü söyledi, vaktiyle bana duyduğu şeylerin. ölü şeylerin belli bir baştan çıkarıcılığı vardır. ölü olana kötü muamele edilebilir, onu değiştirir ve yeniden boyarsınız. şikayet etmez. sonra güldü ve belki de olup bitenleri zaten çok farklı gördüğümüzü ve benim gördüğüm şeklinin iyi bir hikaye oluşturacağını söyledi, onun görüşü sadece tarihti. mektup saklamadığımı umut ettiğini söyledi, hiç anlamı olmayan şeylere bağlanıp kalmak saçmaydı. sanki mektuplarla fotoğraflar işi daha gerçek, daha tehlikeli hale getiriyormuş gibi. ona olup bitenleri hatırlamak için mektuplarına ihtiyacım olmadığını söyledim."

"kendi hayatlarımızda zaman yolcularıyız."

mar 23 2022 ∞
mar 7 2023 +