list icon

✧ en yakın uzak - hayley long

"içinde olduğumuz araba tamamen parçalandı. bu tıpkı bir filmde düşmana ateş edilmesini izlerken birdenbire hedefte kendinizin olduğunu fark etmeye benziyor. tabii ki o hedefte olmayı istemezdim. ve bunun gerçek olmasını da istemezdim. eğer yapabilecek olsaydım, elime bir uzaktan kumanda alıp kapatma tuşuna basar ve bu korkunç görüntüye son verirdim. sonra da en yakın uzak yere kadar koşup orada sonsuza dek kalırdım. ama bunu yapamadım. çünkü bu filmde benden başka kişiler de vardı. arabadaki diğer insanlar. ve onlardan birinin bana ihtiyacı vardı.""

"...bunlar ve yüzlerce, milyonlarca, milyarlarca başka şey. çünkü hayat ben olsam da olmasam da devam ediyor."

✧ yıldızlar saçıldığında - omar mohamed & victoria jamieson

"hayatınızda size çirkin sözler söyleyen insanlarla karşılaşabilirsiniz. ‘evine dön mülteci!’ veya ‘burada olmaya hakkın yok!’ böyle insanlarla karşılaştığınız zaman onlara yıldızlara bakmalarını söyleyin ve yıldızların gökyüzü boyunca nasıl hareket ettiğini anlatın. hiç kimse bir yıldıza evine gitmesini söyleyemez. onlara şöyle söyleyin: "ben bir yıldızım. tıpkı diğer yıldızlar gibi ben de var olmayı hak ediyorum."

"nasıl bakılacağını bilirseniz, yıldızların özüne işlenmiş hikâyeler vardır. bir yıldız gibi olun, ışığınız parlasın. hikâyeniz parlasın. çünkü bizi eve hikâyeler götürecek.”

✧ çöpçüler - darren simpson

["landfill çikolatayı almak için elindeki kuşu verdi. yürürken bir yandan da erimiş çikolatayı ağzına tıkmaya çalışıyordu. bitirdiğinde dudaklarındaki çikolatayı eliyle silerek yapış yapış olan parmaklarını yaladı. yüzü sevinçle parlıyordu. “tadı güzel mi?” diye sordu babagoo.

“çok.” landfill kafasını sallayıp balıkçılı babagoo’dan geri aldı. “hiç anlamıyorum.”

“neyi?”

“neden hep tadı güzel şeylerin zararlı olduğunu söylüyorsun?”

babagoo küçük bir kahkaha attı. “çünkü hayat bizden nefret ediyor, evlat. belki senden etmiyordur. sonuçta sen açgözden kurtulmayı başardın.” gözlerini gökyüzüne çevirdi. “en azından öyle görünüyor. belki de hayat seni seviyordur. böyleyse bile sen sevdiği tek kişisin. ama biliyor musun, biraz insaflıysa zaten seni sevmesi lazım. landfill, sen geriye kalan tek iyi şeysin, bunu sen de biliyorsun.”]

["tarih... ne?"

"geçmiş. geçmişte kalmış çok eski bir zaman."

"aa... çok uzakta olduğu için mi ona 'geçmiş' deniyor?"

"hı?"

"yıldızlar gibi. bir keresinde... bir keresinde yıldızlara bakmanın geçmişe bakmak gibi olduğunu söylemiştin. çünkü onlar çok uzakta. bu ışık da öyle mi?"

"geçmiş yıldızlardan gelen ışık gibiyse, bu, geçmişin bir gün mutlaka sana ulaşacağı anlamına mı geliyor?"]

["babagoo, senin gözyaşlarının bittiğini sanıyordum."*]

["buzdolabı ne demek?"

"içinde kış olan bir kutu."]

✧ deniz duası - khaled hosseini

"ayışığı altında senin yüzüne bakıyorum da oğlum, riyasız bir uykuya kapadığın kirpiklerin kaligrafi gibi. uyuyorsun, çünkü bana sarsılmaz bir güven duyuyorsun."

"gökler bomba kustu. açlık, cenazeler işte bunlar bildiğin şeyler."

"dua ediyorum ki allah'a, tekneyi doğru yönde ilerletsin diye, kıyılar gözden kaybolup da bizler kabaran sularda bir anda yutacakmışçasına, bir çöp gibi yalpalayıp sallanırken."

"çünkü sen mervan, sen değerli bir yüksün, gelmiş geçmiş en değerli yük. sen babanın gözlerinin ışıl ışıl nurusun. hırpalanmış kalbimin sultanısın."

"anaların, babaların, sınıf arkadaşlarının, beton, tuğla ve açığa çıkmış kirişlerin arasındaki daracık boşluklardan, karanlıkta parlayan güneşyanığı küçük yamalar halinde bulunabileceğini öğrendin."

"bizim hakkımızda davetsiz misafir dendiğini duydum. istenmeyenleriz. kötü talihimizi de alıp başka yere gitmemiz isteniyor."

"çünkü bu gece düşünebildiğim tek şey, denizin ne kadar derin, ne kadar muazzam ve ne kadar ilgisiz olduğu. seni ondan korumak için ne kadar güçsüzüm."

"ah nasıl yakarıyorum bunu denize bilmesi için."

"hepimiz gündoğumunu hem sabırsızlıkla hem korku içinde bekliyoruz. hepimiz bir yuva arıyoruz."

✧ aristo ve dante evrenin sırlarını keşfediyor - benjamin saenz

["her zaman doğru şeyler söylemiyoruz. bazen bir şeye bakmak çok canını acıtıyormuş gibi geliyor. sen de bakmıyorsun. bakamıyorsun işte. ama yok, olmuyor ari."

"hâlâ canını yakıyor mu?"

"çok, ari. onca yıldan sonra bile."

"hep yakacak mı?"

"hep."*]

["on beş yaşında olmanın da hiç yardımı dokunmuyordu. bazen en büyük trajedi, on beş yaşında olmakmış gibi geliyordu."]

["annemle babam el ele tutuştular. birisinin elini tutmanın nasıl hissettirdiğini merak ettim. evrenin tüm gizemlerinin bazen birinin elinde bulunabileceğine emindim."]

["...duştan sonra havluyla kurulayarak aynada çıplak vücudumu gördüm. ona baktım. bir vücuda sahip olmak ne kadar tuhaf. arada sırada bunu düşündüm. çok ilginç. ophelia teyzenin bir keresinde "vücutlarımız güzel" dediğini hatırladım. daha önce hiç bir yetişkin bana bunu söylememişti. ve merak ettim: bir gün vücudumun da güzel olduğunu hissedecek miyim? ophelia teyze, evrenimizin birçok sırrını çözdü. ben tek bir tane bile anlamadım. kendi bedenimin gizemini bile çözemedim."]

["bir keresinde kilisede ayin sırasında yanında oturuyordum. ayakkabı bağcıklarını çözdü ve oturduğu yerde ayakkabılarını çıkarıverdi. ona biraz garip garip baktım. gözlerini devirip haçı gösterdi ve “isa ayakkabı giymiyor,” diye fısıldadı. oturduğumuz yerde gülmeye başladık. bizim eve geldiğinde dante girmeden önce ayakkabılarını verandada çıkarıyordu. "japonlar böyle yapıyor." demişti. "dünya kirini başka birinin evine sokmuyor."*]

[babam hâlâ oradaydı, sallanan sandalyeme oturmuştu. ben yatakta yatarken bir an birbirimize baktık.

“beni arıyordun,” dedi. ona baktım.

“rüyanda. Beni arıyordun.”

“ben hep seni arıyorum,” diye fısıldadım.*]

["başka kâbus gördün mü?”

“hep kâbus görüyorum,” dedim.

“hasta değilken bile mi?”

“evet.”

kapı eşiğinde duruyordu. dönüp bana baktı. “hep kayıp mısın?”

“çoğunda, evet.”

“ve hep beni bulmaya mı çalışıyorsun?”

“çoğunlukla galiba kendimi bulmaya çalışıyorum, baba."]

["edward hopper'in gece kuşları isimli ünlü bir resmi var. o resme bayılıyorum. bazen herkesin o resimdeki gibi olduğunu düşünüyorum; herkesin kendi acı veya pişmanlık dolu evreninde kaybolduğunu, herkesin uzak ve bilinmez olduğunu. resim bana seni hatırlatıyor. kalbim kırılıyor."]

["ne seversin ari? gerçekten sevdiğin şey ne?"

"çölü seviyorum. çölü çok seviyorum.”

"yapayalnız bir yer."

“öyle mi?" dante anlamıyordu. ben gerçekten bilinmezdim.]

mar 17 2022 ∞
mar 27 2023 +